betnis giriş
betnis
betnis
yakabet giriş
nisbar giriş
nisbar

Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” isimli makalede, kadının İslam’daki rolüne dair ifadeleri İslami kesimde tartışmalara yol açtı.

Ömer Nasuhi Bilmen’in ‘Büyük İslam İlmihali’ adlı çalışmasını toplumsal cinsiyet açısından ele alan Esra Aslan Turan’ın, KADEM’in dergisinde çıkan yazısı tartışmalara yol açtı. Milli gazeteden makaleye gelen eleştiriden farklı bir..

Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” isimli makalede, kadının İslam’daki rolüne dair ifadeleri İslami kesimde tartışmalara yol açtı.
Son Güncelleme: Whatsapp
Ömer Nasuhi Bilmen’in ‘Büyük İslam İlmihali’ adlı çalışmasını toplumsal cinsiyet açısından ele alan Esra Aslan Turan’ın, KADEM’in dergisinde çıkan yazısı tartışmalara yol açtı. Milli gazeteden makaleye gelen eleştiriden farklı bir görüş ise Yenişafak gazetesinden geldi.
Kadem'deki makale İslami kesimi birbirine düşürdü... Konu İslam'da toplumsal cinsiyet... Erdoğan o alim için ne demişti

KADEM’in Kadın Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanan “Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” isimli makalede, kadının İslam’daki rolüne dair ifadeleri İslami kesimde tartışmalara yol açtı. Dicle Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Esra Aslan Turan’ın makalesinde, Bilmen’in ilmihalindeki ifadeler toplumsal cinsiyet kavramı üzerinden ele alındı. Makalede geçen “Kadınların bireysel ve kamusal haklardan dışlanmış, erkeğin iznine tabi bir köle veya çocukla bir arada değerlendirildiği, devam eden bölümlerde de açık bir şekilde fark edilir” ifadelerine eleştiriler geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, lise yıllarında kartpostal satarak kazandığı parayla satın aldığı Ömer Nasuhi Bilmen’in Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu’nu Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi bünyesine bağışlamıştı. Erdoğan’ın da “En karlı yatırımım” diyerek övgüyle bahsettiği Ömer Nasuhi Bilmen ile ilgili bu yazıya itirazlar geldi.

Milli Gazete’den Onur Şehmus Şahin’in haberinde konu “KADEM, Büyük İslam İlmihali’ne saldırdı” şeklinde ele alındı. Makaledeki “Büyük İslam İlmihali’nde ortaya konulan hükümlerde erkeğin, bireysel özgürlükleri kadına göre tam olan bir cinsiyet olarak esas muhatap şeklinde görüldüğü, kadınların ise daha çok cinsel özellikleri ve rolleri üzerinden ele alınan, ev dışındaki hareketlilikleri ve etkinlikleri dinî engellerle mümkün olduğunca kısıtlanmaya çalışılan, köleler ve çocuklar gibi hukuken erkeğin hükmü altında olan bir cinsiyet olarak konumlandırıldığı görülmüştür. Bu açıdan Bilmen’in ilmihali, kendi döneminin cinsiyet ayırımcı geleneksel toplumsal değerlerini yansıtan, tekrarlayan, onaylayan ve pekiştiren bir yaklaşım ortaya koymaktadır.” ifadeleri şu şekilde eleştirildi:

“Son yıllarda özellikle de cinsi sapkınlığı ve feminizmi meşrulaştırmak amacıyla sıkça kullanılan “toplumsal cinsiyet” kavramıyla aile yapımız, ahlaki değerlerimiz ve kutsalımız açıkça hedef alınıyor. KADEM’in yayınladığı Kadın Araştırmaları Dergisinde, Dicle Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Esra Aslan Turan tarafından yayınlanan bir makalede de “toplumsal cinsiyet” kavramı üzerinden dinimizin kadın ve erkek üzerine verdiği hükümler açıkça eleştiriliyor. “Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” isimli makalede de feminist bir yaklaşımla İslam’da kadının değersizleştirildiği öne sürülüyor. Bozuk ve çarpık bir anlayışla kaleme alınan makalede kadın, adeta erkekle yarıştırılıyor. Yüce dinimiz İslam’a göre kadın ve erkeğin insan olarak eşit olduğu ancak fıtratlarına göre farklı hükümler verilmiş olmasını kabul etmeyen makale yazarı Turan, Büyük İslam İlmihali’nde yer alan fetvaları eleştiriyor. Esra Aslan Turan yazdığı “Diyarbakırlı Kadınlarda Namus, Kadınlık ve Din”, “İmamların Erkeklik Anlayışı” gibi makalelerinde de kuru bir feministlikle İslam’ın hükümlerini kendince yorumlayıp eleştiriyor.”

Son olarak tartışmaya YeniŞafak gazetesinden İsmail Kılıçarslan, “Bu yazıyı bu deliden başka kimse yazmaz” başlıklı yazısıyla katıldı. Kılıçarslan, Esra Aslan Turan’a yapılan eleştirilerin dozajının fazla olduğunu ifade ederek, o günün gerçekliklerini bugüne göre kıyaslamanın doğru olmadığı eleştirisini getirdi. İşte o yazı:

“Geçtiğimiz günlerde Kadem’in dergisinde yayınlanan bir yazı üzerinden gelişen tartışmalar çerçevesinde yeniden düşündüm yukarıda bahsettiğim meseleleri. Ömer Nasuhi Bilmen Hazretlerini “ataerkil, erkek egemen dil kullanmakla” tanımlayan bu yazıdan sonra kızılca kıyamet kopmuştu çünkü. Yazıyı yazan Esra Aslan Turan’ın ne kâfirliği kaldı ne sapkınlığı.

Şöyle sonuçlara ulaştım bu tartışma bağlamında.

Ömer Nasuhi Bilmen, yaşadığı toplum ve ait olduğu dünya bakımından yazdıklarında da, fetvalarında da sonuna kadar haklıdır kendi adına. O “modern duruma geçiş” yaşayan bir toplumun temsilcisi olarak elbette yaşadığı toplumun kültüründen, değer yargılarından ve krizlerinden hareketle gerçekleştirdi ödevini.

Fakat tabii şudur. Bir insanın kendi eliyle kaleme aldığı bir metni ait olduğu tarihsel ve toplumsal bağlamlardan kopararak “eleştirmek” ne kadar yanlışsa o metni “mutlaklaştırmak” ve dokunulmaz kılmak da o denli yanlıştır.

Modern durumu iliklerine kadar yaşayan Türkiye’de en kolayı Ömer Nasuhi Bilmen’i ve/veya benzerlerini bu modern durumun içinden kıyasıya eleştirmek ya da ölesiye mutlaklaştırmaktır. Türkiye’de cari din dilinin gelip gelip kafasını çarptığı paradoks tam buradadır.

Esra Aslan Turan dinden falan çıkmıyor, sapkın da değil. Sadece bugünün kadın hakları teorisinin getirdiği eleştirel bakışı tarihsel bir metne uygulayarak kolay bir zafer elde etmenin peşine düşüyor. Bunun, bütünüyle faydasız olduğunu söylemeye gerek bile yok.

Esra Aslan Turan üzerinden Ömer Nasuhi Bilmen’i mutlaklaştırarak dinamik bir süreç olarak ilerlemesi beklenen din kültürünü dondurmaya çabalayan isimler de doğru bir şey yapmıyor. Ürettikleri tuhaf nostalji duygusunun hiçbir işe yaramadığını fark etmiyor oluşları bu isimleri “toplumsal”ın dışına itiyor. Toplumsalın dışında olduklarını da fark etmiyorlar elbette. Çünkü ürettikleri “müze-dil”le ortaya koydukları “Asrısaadet simülasyonlar”ını gerçek zannediyorlar.

Ömer Nasuhi Bilmen’i ya da bir başka ismi ait olduğu rafa “referans” olarak kaldırmak en sağlıklı yaklaşımken onun ürettiğini “bugün de mutlak” saymakla, onun ürettiğini “bütünüyle yok saymak” aynı şey. Dinin ürettiği kültürün dinamik çözümleyicileri olmak yerine “kültürün içinde donmak” ve/veya o kültürü bir başka kültürün teorisine kurban etmek aynı şey.”

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.