Gazeteler ölüyor gazetecilik değil - Nabız Gazetesi - Rize Haberleri, Artvin Haberleri,Karadeniz Haberleri,Kadın,Çevre,Bölge Haberleri,insan hakları,cinsellik,dünya,siyaset,emek

SON DAKİKA

Nabız Gazetesi – Rize Haberleri, Artvin Haberleri,Karadeniz Haberleri,Kadın,Çevre,Bölge Haberleri,insan hakları,cinsellik,dünya,siyaset,emek

Gazeteler ölüyor gazetecilik değil

Bu haber 03 Ocak 2021 - 14:18 'de eklendi ve kez görüntülendi.
Gazeteler ölüyor gazetecilik değil

 28 yıl önce dünyadan habersiz bir gazeteci olarak geldiğim John Knigh Professional Journalism Programme’in 50’nci yılını kutlamak için yeniden Stanford Üniversitesi’ndeyim. Eşimle başbaşa geldiğimiz Stanford’a bu kez New York’ta sahne sanatları okuyan kızım Ayşe ve henüz ilkokul çağındaki oğlum Mehmet’le geldik.

 

Aradan tam 28 yıl geçti. Hayatını değiştiren olay nedir, diye sorsanız bu programa burs kazanmak olduğunu söyleyebilirim. Hem mesleğime, hem dünyaya bakışıma müthiş katkıları olan bir program oldu Stanford Üniversite’sinin JSK Programı.

 

Dün gece çoğunluğu Amerika’dan olmak üzere, dünyanın dörtbir yanından gelmiş 250’den fazla gazeteci ve eşleri ile birlikte programın 50’nci yılını kutladık. Bu programa katıldıktan sonra haber uğruna hayatını kaybeden, ülkesinden ayrılmak zorunda kalan arkadaşlarımızı andık.

 

Spotlight filmiyle tüm dünyada ün kazanan Boston Globe’un üç usta gazetecisi de bu programın mezunlarından. İşlerinin yoğunluğu nedeniyle Walter Robinson ve Michael Rezendes aramızda olabildi ve haberlerinin öyküsünü anlattı. Aynı zamanda karides avcılığında köle işçiliğini anlatan haberleriyle Pulitzer Ödülü kazanan Associated Press editörü Mary Rajkumar ile Panama Papers’ın ile dünyayı sarsan Uluslararası Araştırma Gazeteciler Konsorsiyumu’ndan Marina Walker Guevara da aramızdaydı.

 

Hayatları haber yapmak, haberle dünyayı daha yaşanılır bir yer kılmaya çalışan insanlar topluluğuydu bu. Dünyanın mükemmel olmadığını ve hiçbir zaman mükemmel olmayacağının farkında olan, buna rağmen haberleri, röportajları, yorumlarıyla daha mükemmel bir dünya için çalışan insanlar grubu.

 

Tayyip Erdoğan’ın nefret ettiği ama dünyanın gidişatı hakkında birazcık fikir sahibi olan herkesin saygı duyduğu bir mesleğin temsilcileri olarak bir aradaydık.

 

Elbette haber ve gerçeği duyurma adına hayatını feda eden meslektaşlarımız olduğu gibi, bir avuç dolara mesleğini, onurunu satan gazeteci kılıklı tüccarlar da var. Havuz Medyası’nda, Doğan Medyası’nda onların örneklerini sıklıkla görüyorsunuz. Dünyanın böylesi itibarlı programlarında onlara yer yok.

 

Gazeteci ünvanı, havuz medyasında veya Doğan Medyası’nda bir iş bulunca kazanılan bir ünvan değil. Bizim gibi, demokrasinin sakatlandığı, hukukun askıya alındığı ülkelerde, bedel ödenerek kazanılan bir ünvan. Onun için karşınıza çıkan herkese gazeteci demeyin, gazete tüccarı ile gazeteci arasındaki farkı fark edin.

 

Benim geldiğimden bu yana gazetecilik mesleği büyük değişikliğe uğradı. Ben geldiğimde, Yeni Asır’ın bilgisayar sistemi, Stanford Üniversitesi’nin kullandığı Macintosh bilgisayarla neredeyse eşdeğerdeydi. Bugün Apple diye bildiğimiz markanın temeliydi o. Yeni Asır’ın bugünkü durumuyla ve bilgi teknolojinin Türkiye’de geldiği nokta ile Amerika’nın bugünkü durumu arasındaki fark, izaha gerek duyulmayacak bir noktada.

 

Bu meslek, gerçeğin peşine koşan, bu uğurda yanılsa bile vazgeçmeyen, her türlü bedeli ödemeye hazır insanların mesleği. Karakter, ahlak, gücü sorgulama, güçlüden hesap sorma mesleği. Bu niteliklere sahip  olmayan tüccarların, gazetecilik oynamaya çalıştığını gördüğümüz bir meslek.

 

Benim gibi, matbaa teknolojisinden yetişmiş gazetecilerin geçmişe özlemle baktığı, basılı gazete satışı düştükçe, gazeteciliğin geleceğinden kuşkulandığını bir ortamda, Stanford gibi hemen her şeyin merkezi bir üniversiteye gelince, ölenin sadece kağıda basılı gazetecilik olduğunu görüyorsunuz.

 

New York Times’ın pazar edisyonu için muhtemelen orta boy bir ağaç kesiliyor, kimyasallarla karıştırılıyor ve gazete kağıdı haline getiriliyor. Bütün iş kollarının doğaya zararını tartışırken, kağıda basılı haberciliğin etki ve zararlarını tartışmıyor, sorgulamıyoruz. Sadece giderek müzelik hale gelen bir geleceğe üzülüyoruz.

 

Oysa, akıllı telefon, tablet ve bilgisayar kağıdın yerini alıyor. Henüz bunu tam olarak para çevirme modellerini geliştirmedik ama insansız araçların kamyon ve taksi sürücülerini gereksiz hale getirmesi gibi, teknolojideki gelişmeler, orman işçilerini, matbaa işçilerini gereksiz hale getiriyor. Biz gazetecileri gereksiz hale getirmiyor. Gazeteci olarak bizim sorgulamamız gereken, teknolojinin emeğini gereksiz kıldığı bu insanlara ne olacağı olmalı, ölen bir geleneğin arkasından ağlamak değil.

 

Toplumu yöneten oldukça, yolsuzluk olacaktır. Yönetim oldukça haksızlık ve eşitsizlik de olacaktır. Birilerinin bu yolsuzluğu, eşitsizliği, haksızlığı duyurması gerekiyor. Bu duruma bir farkındalık sağlamak gerekiyor. Burada devreye gerçek gazeteciler giriyor. Kağıt teknolojisi ölse de, gazetecilik yeni formlarla yoluna devam ediyor. Onun için ağıt yakmaya gerek yok, yeni döneme uyum sağlamak, mesleğe etik kurallarına saygı göstermek daha önemli. Her mesleğin olduğu gibi, bu mesleğin de fahişeleri olacaktır. Onlar sizi karamsarlığa itmesin. 

Ergun Babahan | Haberdar

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA