İkisi çocuk toplam 39 kişi gözaltına alınıyor. Ancak gözaltındakilerden uzun süre haber alınamıyor.

2017 Şubat’ında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Kuruköy’de yaşanıyor bu olay.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 22 Şubat 2017’de sosyal medya hesabından “Nusaybin Kuruköy’de gözaltına alındıktan sonra işkence gördüğü bildirilen Abdi Aykut’un durumu ile ilgili işlem yapacak mısınız?” sorusuyla birlikte bir fotoğraf paylaşıyor.

Fotoğrafta yüzü gözü yara bere içinde, üstünde yüzünden akan kanın lekeleri kalmış, sağ kulağının neredeyse tümü sargı beziyle kapatılmış bir kişi var.

Tanrıkulu, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle Meclis’e bir soru önergesi veriyor:

“Nusaybin’e bağlı Kuruköy’de 10 Şubat-20 Şubat 2017 tarihleri arasında köylülerin yoğun bir baskı altında tutuldukları ve işkenceye maruz kaldıkları iddiaları doğru mudur? Köylüleri yoğun bir baskı altında tutan ve köylülere işkence uygulayanlar kimlerdir? Köylülere toplu veya teker teker işkence yapıldığı, evlerin basılıp hakaret edildiği iddiaları hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır ya da başlatılacak mıdır? Başlatılmışsa güncel akıbeti nedir?”

Tanrıkulu’na yanıt 24 Şubat 2017’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geliyor:

“Terörle mücadele ediyor Türkiye. Terörle mücadele sürerken bir muhalefet milletvekili çıkıp ‘Mardin’de Kuruköy’de ne oluyor? Orada bir köyü neden çevirdiniz?’ diye bir anlayışı ortaya koyuyor. Bir yaşlıdan bahsediyor. ‘Ona işkence ediyorsunuz’ diyor. Hukuk devletinin dışında hiçbir şey yapılmıyor. O yaşlının bulunduğu evi biz beş aydır takip ediyoruz. O ev İstanbul’da, Mersin’de, İzmir’de ve milletin canını acıtan patlamalara ev sahipliği yapan planın evidir. O yaşlı dediğiniz adam ise teröre ev sahipliği yapıyor.”

Bakan Soylu’ya göre köyün altını sığınağa çevirmişler. Köyde çatışma hâlâ sürüyormuş. Köyde bombalar, el yapımı patlayıcılar, Kalaşnikoflar bulunmuş.

Hatta Soylu adres de gösteriyor Tanrıkulu’na:

“Bana ne soruyorsun, git Kandil’e sor, git Karayılan’a sor da sana anlatsın ne olduğunu.”

O kadar kendinden emin ki Kılıçdaroğlu’na da sesleniyor Soylu:

“Adamlarını bir araya topla terör örgütünün propagandasını yapmasınlar. Onların teminatı olmasınlar. Milletimizi istismar etmesinler. Burada bu millet büyük bir mücadele yapıyor. İstiklal mücadelesi…”

Bu operasyon sırasında köyde gözaltına alınan ikisi çocuk 39 kişiden yedisi çıkarıldıkları mahkeme tarafından “örgüte yardım etmek” iddiasıyla tutuklanıyor. Aralarında işkence sonrası görüntüleri sosyal medyaya yansıyan, Bakan Soylu’nun “teröre ev sahipliği yapıyor” diye suçladığı Abdi Aykut da bulunuyor.

İlk kez 17 Ağustos 2017’de yargıç karşısına çıkıyorlar ve daha ilk duruşmada tahliyelerine karar veriliyor.

Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi bir süre önce biten yargılamada yedi kişinin de beraatına karar veriyor. Kararını da “delil yetersizliği” olarak gerekçelendiriyor:

“Sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla müsnet suçtan beraatına…”

Bu kararın ardından içlerinde Abdi Aykut’un da bulunduğu yedi kişi “haksız tutukluluk” gerekçesiyle Mardin İdare Mahkemesi’ne başvuruyor ve başında Süleyman Soylu’nun olduğu İçişleri Bakanlığı hakkında tazminat davası açıyor.

İdare Mahkemesi önceki gün bu başvuru hakkında karar verdi. Aralarında İçişleri Bakanı Soylu’nun “terörün ev sahibi” ilan ettiği Abdi Aykut’un bulunduğu altı ay tutuklu kalan altı köylüye 18 bin lira, beş ay tutuklu kalan bir kişiye de 15 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

İçişleri Bakanlığı avukatları da bu karara neden itiraz etti biliyor musunuz; “sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı için…”

Yani İçişleri Bakanı Soylu’nun “terörün ev sahibi” ilan ettiği kişi yargılama süreci sonunda İçişleri Bakanlığı’ndan alacağı tazminatla “sebepsiz zenginleşecek kişi” aşamasına geldi.

Bütün bu yaşanan sürece rağmen kendini savcıların, hâkimlerin yerine koyan, yurttaşını terörist ilan eden ve sonuçta tazminat ödemeye mahkûm olan bir kişi hâlâ “politikacı” olarak o bakanlığın başında duruyor.

Mesele bu noktada kalsa yine iyi.

Bu karardan bir gün sonra Gezici Araştırma Merkezi’nin anketi açıklandı.

Meğer Türkiye’de halkın en çok güven duyduğu siyasetçilerin birinci sırasında Süleyman Soylu çıkmış.

Sırf Abdi Aykut olayındaki tutumu nedeniyle medeni bir memlekette İçişleri Bakanı olarak çoktan görevini bırakması, hatta aktif siyasetten silinmesi gereken iflas etmiş bir politikacı portresiyle karşı karşıyayız.

Ama ne yazık ki tanınmış bir araştırma şirketinin yaptığı ankette bu kişi halkın en çok güven duyduğu siyasetçi olarak karşımıza çıkıyor.

Hem de bu kişi örneğin 2008 Nisan’ında şimdi “Sayın Cumhurbaşkanım” dediği kişiye “Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse ülke yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi” teşhisi koyansa…

Hem de bu kişi AKP iktidarına Aralık 2008’de “Yanlış ekonomi politikası sonucu bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle Türkiye’yi krizle karşı karşıya bıraktılar. Paçalarından yolsuzluk akıyor” diyen amansız muhalifse…

Hele bu kişi Aralık 2008’de Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü Tayyip Erdoğan” diye kükremişse…

Mart 2009’da “AKP mensupları uzun zamandır genel başkanları ve başbakanlarını, Başbakan da kendisini padişah olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. Türkiye’de üç kişiden biri fukaralık sınırın altındadır” diyen kişiyse…

Sonradan AKP’ye girip, Erdoğan’a ölümüne bağlılıklarını bildirdikten sonra bakan yapılıp kırmızı plakalı arabalara kurulmuşsa…

Bütün bu tutarsızlıklarına rağmen bugün yapılan anketten Türkiye insanının en çok güven duyduğu politikacı olarak çıkıyorsa…

Peşinen söyleyeyim; ya bu araştırma şirketi yanlış bir anket yapmıştır ya da bu milletin büyük bir bölümünde ciddi bir algılama sorunu var.

Bu şirketin yaptığı anket, kullandığı yöntem doğruysa bu anketten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “en güvenilir politikacı” çıkması mümkün değil.

Yok, şirket doğru bir anket yaptıysa, doğru bir yöntem kullandıysa ve bu araştırmadan Süleyman Soylu “en güvenilir politikacı” çıktıysa bu milletin büyük bölümünde ciddi bir imalat hatası var demektir!

Ne de olsa “soylu” milletler, “soylu” politikacılara güvenir.