Isparta’da Porsuk Çayı üzerinde “Acele kamulaştırma” kararıyla yapılan HES köyleri sular altında bıraktı. Türkiye’de devlet destekli rant projeleri nedeniyle ekolojik yaşam yok olmaya devam ederken, son dönemde öne çıkan..
Türkiye’de devlet destekli rant projeleri nedeniyle ekolojik yaşam yok olmaya devam ederken, son dönemde öne çıkan Hidroelektrik Santral (HES) projelerinin bu seferki adresi Isparta’da bulunan Porsuk Çayı oldu. Çayın uzantısının geçtiği Isparta’nın Darıbükü-Kasımlar köylerinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından Taç Yıldız Şirketi lehine “Acele kamulaştırma” kararı verilerek, HES yapıldı. Baraj daha yapım aşamasındayken Danıştay bu kararla ilgili EPDK aleyhine dava açarken, tüm projelerde olduğu gibi dava sonuçlanmadan şirket, barajı köye inşa etti. Tamamlanan HES nedeniyle köyü su basmaya başladı.
“Acele kamulaştırma” kararı verildikten sonra EPDK’nin kamulaştırılan yerlerin rayiç bedelini ödemek ve mülklerin kendi adına tescili için en geç 6 ay içinde dava açması zorunlu olmasına rağmen kamulaştırma kararı üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen tescil davası açılmadı. Köylülerin ev ve tarlalarına oldukça düşük bedeller biçilmesi de dikkat çekerken, barajın yapıldığı bölgede herhangi kamulaştırma söz konusu değilken şirket tarafından tüm arazilere el konuldu.
Kamulaştırılma işlemleri yapılmayan bölgedeki bu evlere ve arazilere yasalara aykırı olarak şirket tarafından el konulurken, şirket, köylülerin evlerine para ödemek yerine altyapısı, ruhsatı ve iskanının olmadığı evleri takas etmeye zorluyor. Yasalara aykırı bu durum ile ilgili mahkemeye başvuran köylüler ise şirket ve köy muhtarı tarafından tehdit edildi.
Köylülerden 76 yaşındaki Ümmühan Uysal, bu köyde doğup büyüdüğünü ve geçimlerini tarımcılıkla sağladıklarını söyledi. HES nedeniyle tarım alanlarının su altında kaldığını söyleyen Uysal, “Eskiden geçimimizi ve yemek ihtiyacımızı sahip olduğumuz küçük bir toprak parçasını ekip sağlıyorduk, şimdi ise toprağımız sular altında kaldığı için ekemiyoruz” dedi.
Baraj yapımına başlandığı günden beri sağlık ve psikolojik açıdan çok yıprandığını ifade eden Uysal, yolların bakımsız bırakılmasından kaynaklı oluşan toz bulutlarının içerisinde astım hastası olduğunu söyledi. Şirketin ev ve arsalara çok düşün fiyat biçtiğini hatırlatan Uysal, “Sular altında kalan tarlam ve 76 yılımın geçtiği evime karşılık sadece 12 bin liralık bir bedel biçtiler. Hakkımızı alana kadar buradan gitmeyeceğiz” diye konuştu.
Uysal’ın oğlu Hasan Uysal ise, hukuki mücadelelerinin devam ettiğinin altını çizerek, “Davamızı açtık, hukuksal mücadelemiz devam ediyor. Konuştuğumuz yetkililer ‘Şirketle iyi geçinin. Şirket size ev yapmak zorunda değil’ diyor. Biz de evimizi vermek zorunda değiliz. Hem bize ev diye verdikleri yer adeta bir barınak gibi hiçbir insani koşul taşımıyor. Fosseptik çukuru iki günde doldu taştı bile kokudan durulmuyor. Köyün insanı sanki tecrit edilmiş oraya hapsedilmiş gibi” dedi.
Yaşadığı evi ve doğduğu toprakları bırakmak zorunda kaldığını söyleyen Behiye Aybay da, geçimi çiftçilik yaparak sağladığını belirtti. Muhtarın kendilerine köyü boşaltmaları için baskı yaptığını söyleyen Aybay, “Muhtar tehdit ve şantajla köylülere köyü terk etmesi için baskı yapmış ve evlerini bu şekilde aldılar. ‘Evi vermezseniz zorla mahkeme kararı ile alırız. Başınız belaya girer’ gibi söylemler kullanarak bizi korkuttular” dedi. Ev ve tarlasına yalnızca 6 bin lira fiyat biçildiğini söyleyen Aybay, yeni verdikleri yerin de ekilecek bir yer olmadığı için geçimini sağlayamadığını kaydetti. (
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.