“İkizdere’de taş ocağı istemiyoruz” talebi yeterli mi? - Nabız Gazetesi - Rize Haberleri, Artvin Haberleri,Karadeniz Haberleri,Kadın,Çevre,Bölge Haberleri,insan hakları,cinsellik,dünya,siyaset,emek

SON DAKİKA

Nabız Gazetesi – Rize Haberleri, Artvin Haberleri,Karadeniz Haberleri,Kadın,Çevre,Bölge Haberleri,insan hakları,cinsellik,dünya,siyaset,emek

“İkizdere’de taş ocağı istemiyoruz” talebi yeterli mi?

Bu haber 21 Mayıs 2021 - 18:17 'de eklendi ve kez görüntülendi.
“İkizdere’de taş ocağı istemiyoruz” talebi yeterli mi?

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel’le İkizdere’de yapılmak istenen taç ocağını ve İyidere limanını konuştuk.

Nazife YAŞAR-Evrensel
İstanbul

İkizdereliler, “Burada taş ocağı istemiyoruz, taş alınacaksa başka yerden alınsın” derken, “Gidin başka bir yerin doğasını tahrip edin” mi demek istiyor? Tabi ki hayır… Ama taş ocağının doyuracağı liman projesinden vazgeçilmezse, lazım olan taşları İkizdere’den alamazlarsa başka bir yere yönelecekler…

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel’i, İkizdere’de liman dolgusunda kullanılacak bazalt yerine tetrapot ya da doğaya zarar vermeyen başka bir malzemenin olup olmadığını sormak için aradım. Ama Alan’la sohbet “İkizdere’de yapılmak istenen İyidere Lojistik Liman’ın ihtiyaç olup olmadığı”na vardı; Yüksel ise şirketlerin ÇED süreçlerinde “hukuku dolanmak” için hangi yolları kullandıklarını anlattı.

İlk olarak, Hüseyin Alan’a kulak verelim:

“ÖNCE LİMANA KARŞI ÇIKMAK GEREKİYOR”

“Burada toplumun karşı çıkması gereken temel konu, deniz doldurularak yapılan projelerdir. İkizdere’de taş ocağı açmaktan vazgeçseler bile, gidip o civarda başka bir yerde liman inşaatı için gerekli olan taşı çıkaracaklar. Orada da halk muhtemelen buna karşı çıkacak. Bunun için önce limana karşı çıkmak gerekiyor. Öncelikle ‘Liman bir ihtiyaç mı?’, ‘Limanın yeri doğru mu?’, ‘Proje bu kadar büyük ölçekli olmak zorunda mı?’ gibi sorulara yanıt aranmalı. Liman İkizdere’nin denizle buluştuğu yere yapılıyor. Denizin doldurulması için de taşa ihtiyaç var. Anroşman dediğimiz büyük blok veren, nitelikli, neme, suya dayanıklı taş malzemesine ihtiyaç var. Bu taş malzemesi Rize’nin birçok yerinde var. Mesela hava limanı yaptılar orada da bazalt kullandılar. Yani sonuç itibarıyla bu taş ocağında olmazsa başka bir yerden bu malzeme alınmaz diye bir kaide yok. İkizdere’de ısrar edilmesinin iki nedeni var; bir limanın yapılacağı yere en yakın nokta olması, iki anroşman boyutunda malzeme vermesi. Havalimanı için açtıkları taş ocağından malzeme alabilirler. Ama orası yapılacak limana 50-60 kilometre uzaklıkta. Yani bir kamyona bir tane blok taş atacaklar. Getirecekler, denizin içine atacaklar, kaybolup gidecek. Bu çok maliyetli bir iş. Bundan dolayı daha yakın İşkencederesi’ni tercih ediyorlar. Ayrıca başka bir malzeme kullanılması da hikâye. Beton kullanmak için de doğanın başka bir yeri parçalanıp yok edilecek. Doğa yine zarar görecek. Sonuçta kullanılacak her madde doğadan alınacaktır.

Fotoğraf: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan’ın kişisel arşivi

“DENİZ DOLDURULARAK YAPILAN PROJELERDEN VAZGEÇİLMELİ”

Yüksek maliyetli, deniz doldurularak hayata geçirilen projelerden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Alan, İyidere’de yapılmak istenen limanın yerinin doğru olmadığını şöyle anlattı:

“Rize’nin yarısını doldurarak bir kent inşa ettiler. Yani bu amaçsız, yanlış bir uygulama. Liman alanının olmadığı bir yerde, gidiyorsunuz koca bir liman yapmak için çaba sarf ediyorsunuz. Liman için yer yok yani. Deniz doldurularak bütün Karadeniz’i perişan ettiler. Yollar, otoyollar, dolgular şunlar bunlar… Halk denize giremiyor. Karadeniz’de mesela Trabzon sahilinin yüzde 80’i gitti. Rize neredeyse öyle. Sahil diye bir şey kalmadı. Yani deniz doğal bir ortamla buluşamıyor. Limanın yeri doğru olmadığı için çok fazla dolgu gerekiyor, taş ocağı da dahil olmak üzere bundan kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Mümkünse daha küçük belki daha az maliyetli ve daha az dolgu gerektiren, doğanın tahribine neden olmayacak yöntemlerle liman yapılmalı.”

LİMAN İHTİYAÇ MI?

Ulaştırma Bakanı, İyidere lojistik limanının hizmete girmesiyle yılda 3 milyon ton genel kargo ile birlikte, 8 milyon ton dökme yük vb. liman işleriyle “bölgesel ticaretin can damarı olacağını” söyledi. Bakan “Bin kişiye doğrudan, 34 farklı sektörde 8 bin kişiye de dolaylı istihdam imkânı sağlanacağını” da ileri sürmüştü. Peki, gerçekten böyle mi? Samsun, Trabzon, Rize ve Hopa limanları ve Gürcistan’da Batum ve Poti limanları varken İyidere’de yapılacak lojistik liman bir ihtiyaç mı? Yoksa Karadeniz’deki diğer limanlar kapatılarak tek liman burası mı kalacak?

İyidere’de deniz doldurularak yapılmak istenen limanın ihtiyaç olduğu konusunda Alan’ın şüpheleri var. Onlarca havalimanı yaptıklarını ama kimsenin kullanmadığını hatırlatan Alan, şunları söylüyor:

“Halkın bu kadar tepki gösterdiği bir projede mutlaka revizyona gidilmeli. Halk itirazlarını limana yönlendirmeli. Maalesef gazetelerde bugüne kadar buna ilişkin hiçbir değerlendirme yok. Herkes taş ocağı üzerinde durdu. Haklılar, haksız demiyorum bu talebe ama yeterli değil. Ayrıca bu bölgeyi şöyle bir dezavantaj söz konusu. Çok sayıda HES projesiyle perişan ettiler bölgeyi. Neredeyse su akmıyor bölgede. Yani her birinin kuyruk suyunu ötekine, öteki ötekine… Dağlarda tüneller açarak, delerek derelerin bütünü yok edildi.”

Fotoğraf: TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel’in kişisel arşivi

AYHAN YÜKSEL: ÇED SÜRECİ HUKUKU DOLANMANIN YOLU OLARAK KULLANILIYOR

Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel “Su yapısını, hangi taşın kullanılacağına inşaat mühendisliği karar verir.  Bizim bildiğimiz Karadeniz bölgesinde çokça bazalt ocağı var. Sadece o bölgede bile üç tane var. Oralardan çıkarılmalı. Tetrapot suni bir taş. Ha ama inşaat mühendisleri buraya suni taş da olur diyorsa, bir şey diyemem” diyor, ardından ekliyor:

“Burada en önemli parametre kârlılıktır. Taşı İşkencedere’den çıkartmanın en önemli sebebi limana yakınlığı sebebiyle nakliyesinin ucuz olması. Başka sebebi de yoktur.”

“İSTİSNALAR O KADAR ÇOK Kİ MEVZUAT UYGULANAMIYOR”

“ÇED gerekli değildir” raporlarının Türkiye’de çok kötü kullanıldığını belirten Yüksel, sürecin nasıl işlediğini şöyle anlatıyor:

“ÇED mevzuatında istisnalar var. Ne yazık ki her kanunun istisnai maddeleri var. Bu da kanunları uygulanamaz hale getiriyor. Hukuku dolanmanın yolunu açıyor. Sermaye her iş için ÇED alırsak bu işin sonu gelmez diye itiraz etmiş ve mevzuata istisnalar konmuş. Madencilikte 25 hektarın altında üretim yapıyorsanız ÇED’e gerek yoktur. ÇED’den kurtulmak isteyen işletmeler ‘Biz 24.90 hektarlık alana proje yapacağız. Burada 100 bin ton taş üreteceğiz’ diyor. ÇED gerekli olmadığı için işletme açıyor, tesis kuruyor ve her şeyi yapıyor. Bir sene içinde yöre halkının itirazları varsa davalar açılıyor. Bu süreçleri atlatıyorlar. Bir sene içerisinde işletme sınırlarını 120 hektara kadar çıkarıyorlar. Bu da hukuku dolanmak oluyor. Ranta dayalı işeyişe dönüyor.”

“BİR İKİ KELİME DEĞİŞTİRİP YENİ ÇED BAŞVURUSU YAPILIYOR”

ÇED’i iptal edilen şirketlerin ise dosyada bir iki kelime değişikliği yaparak yeni bir ÇED başvurusu yaptıklarını söyleyen Yüksel, devam ediyor:

“Bir dava, bir dava daha derken bu hukuki süreçlere başvuran halkın davaları açmaları hem ekonomik anlamda hem de psikolojik anlamda zor oluyor. Aynı ÇED raporları bir iki kelime değiştirilerek tekrar tekrar yürürlüğe giriyor. Türkiye’de iptal gerekçelerini yani çevresel tahribatı ortadan kaldırmıyorlar. Sadece mahkemeyi kazanmak adına hukuku dolanmak açısından ÇED gerekli olan işlerde de böyle bir şey yapılıyor. Bu da sıkıntıya sokuyor. Bilime, tekniğe uygun; yöre halkıyla barışık çevreye duyarlı, hukuka uygun bir ekonomik faaliyette bulunmak gerekli. Bu sadece madencilik faaliyetlerinde değil, yaşamın her alanında olmalı. Türkiye’de ne yazık ki her şey ranta dayalı. Madenciliğin Türkiye’deki gayrisafi hasılata dayalı payı yüzde 1. Madencilikte bunlar oluyorsa yüzde 99’da neler oluyor siz düşünün.”

“İKİZDERE DEMOKRASİ MÜCADELESİNE IŞIK TUTUYOR”

Ayhan Yüksel, İkizdere’deki mücadelenin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine ışık tutan bir eylem olduğunu ifade ediyor:

“Direnişler aslında sadece çevre boyutuyla kalmıyor. Çünkü bazı şeyleri yasal yollarla çözme şansı olmuyor. Zaten amaç da her şeyin yasaya uygunluğu değil, kamuya yararıdır. Bu tip direnişler gerekiyor ve geçmişte de bunun örnekleri yaşandı. Demokrasi mücadelesi için çevre mücadelesi çok önemli, önemsiyoruz ve destekliyoruz.”

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA
betnis giriş
betnis
yakabet giriş